0%
Loading ...

Aret’in Yeri ve Nevizade’nin Geleneksel Dokusu

İstanbul’un kalbinde, Beyoğlu’nun en tanıdık seslerinden biri vardır: bardakların tınısı, bir udun telinden çıkan nağme, sokaktan geçen insanların gülüşü… Bu seslerin buluştuğu yerlerden biri Nevizade, o dağınık ama bir o kadar büyüleyici sokağıyla, yüzyılı aşkın süredir İstanbul’un eğlence, dostluk ve muhabbet kültürünü yaşatır.
Ve bu sokağın içinde, tabelasında sıcak bir tebessüm taşıyan bir isim parıldar: Aret’in Yeri.

Aret’in Yeri, Nevizade’nin karmaşasında sükûnetin adresidir. Kapısından içeri adım atan herkes, bir anda başka bir zamana geçer. Loş ışıklar, duvarlarda eski İstanbul’un izleri, masalarda zarifçe dizilmiş meze tabakları… Her şey, geçmişle bugünün el sıkıştığı bir atmosfer yaratır. Burada zaman yavaşlar, dışarının telaşı içeriye uğramaz. Çünkü Aret’in Yeri sadece bir restoran değildir; İstanbul’un yaşayan kültürlerinden birinin sürdüğü bir meclistir.

Nevizade’nin dokusu, farklı kültürlerin yüzyıllar boyunca yan yana yaşamasından doğan bir harmoni taşır. Rum meyhanelerinden Ermeni ustaların mutfaklarına, Türk fasıl geleneğinden Cumhuriyet dönemi eğlence anlayışına kadar her şey bu daracık sokaklarda bir araya gelir. Bu nedenle Aret’in Yeri’nin ruhu da tam olarak budur: çok sesliliğin içindeki uyum.
Masada konuşulan diller farklı olsa da, paylaşılan duygular aynıdır. Rakı bardakları sessizce tokuşur, mezeler masada elden ele geçer, şarkılar kimseyi dışarıda bırakmaz.

Aret’in Yeri’nin hikayesi, “meze kültürü”nü bir ritüele dönüştüren bir anlayış üzerine kuruludur. Her tabak, mutfaktan bir sanat eseri gibi çıkar; sade, ama özenli. Lakerda, topik, tahinli uskumru gibi klasik tatlar sadece damakta değil, bellekte de iz bırakır. Her meze, Nevizade’nin tarihinden bir parça taşır.
Ve sofrada oturan herkes, o hikâyenin küçük bir parçası olur.

Burada akşamlar asla “başlar ve biter” şeklinde yaşanmaz. Her akşam, bir öncekinden devralınmış bir geleneğin devamıdır. Kadehler kalkarken sadece “şerefe” denmez; İstanbul’a, dostluğa, geçmişe kadeh kaldırılır.
Sokaktan gelen müzik, masadaki sohbetle birleşir. Bazen bir kahkaha, bazen kısa bir sessizlik… Her biri aynı duygunun ifadesidir: “Birlikte olmak.”

Nevizade’nin geleneksel dokusu, modern zamanın hızına inat hâlâ direniyor. Beton binaların, parıltılı tabelaların arasında hâlâ bir yer var ki, insanı geçmişe taşıyor. İşte o yer, Aret’in Yeri.
Burada insanlar sadece yemek yemiyor; bir geleneğin parçası oluyor.
Bir masa, bir dostluk, bir kadeh…
Hepsi birleşince ortaya İstanbul’un en eski ama hâlâ taze kalan hikâyesi çıkıyor.